Arkadaş dediğin, çayın yanına, kahvenin tadına yakışmalı ve onsuz
içtiğinin çayın, kahvenin tadı eksik olmalı. Şarap gibi yıllandıkça tatlanmalı
yaşananlar. Kalbin yanında iyi hissetmeli kendini. Hem gözünün, hem gönlünün
hem de kalbinin en derinine sinmeli.
Arkadaş dediğin, anlayışlı olmalı, sonsuz hoş görülü olmalı. Senin
yerine iyi niyetli düşünmeli ama adım atmayı, karar vermeyi sana bırakmalı.
Eleştirmek konusunda kendi ne kadar hassas davranıyorsa, seni eleştirmek
konusunda kendini eleştirir gibi davranmalı.
Kendi sırlarını, gizemlerini kapaklı kutularda sakladığı gibi,
senin sırlarını da saklamalı. Hep "-ben" derken, biz demeyi, sen
demeyi bilmeli, bilmiyorsa öğrenmeli, öğrenmek için çaba göstermeli. Arkadaş
dediğin yormamalı yanındakini, sabretmeyi bilmeli, sakin kalmayı, sorularla
boğmamayı, ayrıntılara takılmamayı bilmeli. Konunun özü dururken, parçalar
üzerinde durmamalı arkadaş dediğin. Kendi hayatının mutluluklarını paylaşmalı
ama kendi hayatına nankörlük etmemeli. Arkadaş dediğinin, varlığı renk, değer
katmalı, yokluğu oh çektirmemeli.
Sen demeden bakışından anlamalı yaşadığını. Hayat yolculuğunda
arkandan koşuşturmamalı, önüne de geçmemeli, yapabiliyorsa yanından seninle
aynı adımda gitmeli. Yeri geldiğinde seninle ağlıyorsa, seninle gülmeyi de
bilmeli. Gözünü kırpmadan senin yanında olabilmeli.
Onun önemli gördüklerine gösterdiğin saygıyı anlamalı ve senin
önem verdiklerine, ne olursa olsun saygı göstermeli. O seni fütursuzca
eleştirirken, senin en ufak bir imanı kaldıramıyorsa, orada durup
düşünmeli. O sürekli seni çözmeye, senin hayatına çözümler getirmeye çalışıyor
ve senin, onun hayatına temas etmene izin vermiyorsa, ve sana kalan sadece
-haklısın demekse,en ufak eleştirinde kocaman tepkiler verip seni susmaya davet
ediyorsa. Ve senin eleştirmediğin hallerini seviyorsa orada bir durup düşünmek
gerek.
Arkadaş diyerek hissettiklerin böyleyken, arkadaş deyip arkadaşım
olmayan insanları acı şekilde görmek üzüyor insanı... Arkadaş dediklerimi
yeniden gözden geçirmem gerektiği zamandayım; işi düştüğünde arayan, düşmediği
zaman aynı ortamda yüzüme bakmayan arkadaşlarım var benim. Beraber bir
şeyler yapmaya karar alıp söylediğinin aksini yapan arkadaşlar edindim ben.
Öğreneceği bir şey varsa seninle iletişim kuran, öğrenecekleri bitince yüzüne
bakmayan, işine gelene işine geldiği gibi davranan, samimiyetten ve bana göre
insanlıktan uzak varlıklar...
İnsanların
bu kadar karaktersiz olmalarını hayretle izliyorum sadece. Nasıl böyle olabilir
insan aklım almıyor, ben mi çok iyi niyetliyim yoksa hayatın kendisi mi
sahtelik? İnsan nasıl olur da arkasından konuştuğu birine şimdi "canım
cicim" diyebilir, ben mi çok doğrucu biriyim de kaldıramıyorum bunları?
Kendimi sorguluyorum çoğu zaman ama insanlık, dürüstlük bu ise ben hiçbir zaman
"insan" ve "dürüst" olamayacağım...
Bu saatten sonra kimse bana arkadaşlığından, paylaştıklarımızdan,
yaşananlardan söz etmesin. Ben insanları beraber gidelim, yapalım diye
saatlerce beklerken selamı bile hak etmeyen, yüzüne bakılmayan duruma geldiysem
arkadaşlarımı yeniden gözden geçirmenin zamanı çoktan geçiyor
demektir. Herkesle iyi olmak, yaranmak için yalakalık yapmak ortalığa
çıkıp geyik muhabbeti yapmak kişilik olmuş… İstediklerini alamadıkları için
sürekli birileri kuyu kazmaya çalışsa da benim kişiliğim bu değil olmadı ve
olmayacak yaşadığım sürece.
Bakıyorum etrafımda yaşanan saçmalıklara, konuşanlara bakıyorum
bir de konuşturanlara. İkisinin de birbirinden farklı olmadığını görüyorum.
Bir konuşmada “siz yaptınız, siz ettiniz, ben bir şey yapmadım”
diyerek, insalanrı suçlayarak başkalarının üzerine oynayan insanlar, üzerine
oynadığı insanın olmadığı ortamda “böyle mükemmel insanları kullanamıyoruz”
diyecek kadar karakterden yoksun. Her ortamda kendisine başka hedef bulup onun
üzerine oyunlar oynanıyor.
Artık insanlara değil kendime hayretle bakıyorum. Oturup
konuştuğum insanlar “haklısın” dedikleri şeylerin aynısını kendilerinin
yaptıklarını görünce şaşırıp kalıyorum. “Aksini konuşan sen değil miydin?” diye
kendime soruyorum ve susuyorum. Biliyorum ki yaptığını anlayamayana konuşmak
çok manasız bir eylemdir.
Gülüyorum… İnsanların arkasından konuştukları kişiler ile dost
olup samimi olmalarına sadece gülüyorum. Söylediklerini unutup nasıl
yakıştırıyorlar kendilerine yaptıklarını bilemiyorum.
Sadece sözde değildir arkadaş olmak, dost olmak bunu biliyorum ama
kimseden görmeyince sadece kendi canımı acıtıyorum. Çünkü kimse dönüp kendi
yaptığına bir kez olsun bakmıyor. Sözde arkadaşlarım var benim, sadece lafı
getirip götüren ama samimiyetten insanlıktan uzak arkadaşlar… Ne idi ve şimdi
ne olduya bakmadan sadece yalandan konuşmalar samimiyetsiz geliyor bana ama
insanlar bunu kendilerine yakıştırıyor işte.
İnsanların işleri olduğunda “canım”, “cicim”, “ciğerim”
dediklerinin farkındayım o anda aptallığımdan anlamasam bile. Her şey
istediklerini alana kadar olduğunu birkaç olayda deneyimleyerek gördüm. Benimle
gezip, dolaşan insanların istediklerini edinince yüzüme bile bakmamaları
onların mı acizliği benim mi bilmiyorum. Ben insanları tanıyacak kadar akıllı
olsaydım yaşamazdım bu olayları diyorum sonra…
Hayat çok tuhaf, insanlar hiçbir zaman aynanın karşısına geçip
kendini yargılayacak yüreğe sahip değil. İnsanlık kalmadığı için ilişkiler
bitmiş. Uğraşmak, anlatmak yerine sessiz kalır uzaklaşırım herkesten ve her
şeyden. Yaşadıklarımı yaratana bırakarak “hakkımda ne düşünüyorsanız size bin
katını versin” diyorum. Bir gün yaşadıklarımın karşılığını göreceğime eminim
onun için susuyorum.
Özetle: İşi varken, bir şeyler yaptırabiliyorken yanında olan,
menfaatleri varken iletişim kuran, gizli kapaklı işler çevirerek sonra sırtını
çeviren arkadaşlar edinmiş olmanın saçmalığı içindeyim.
Hayat, arkadaşlıktan, insanlıktan, samimiyetten anlamayan
milyonlarca insanla dolu. Kimse melek edasında ortalıkta dolaşmadan önce
konuştuklarına ve yaptıklarına baksın, sonrasında da kimseye samimiyetten söz
etmesin.
Evet kimsenin samimiyetine inanmıyorum ve yaşananlar da bunu
destekler nitelikte…
Samimiyet; kendi iç bütünlüğümüzün ve kendimize karşı dürüst
olmamızın zaruri bir gerçeğidir.
Samimiyet;
güvenilir bir insan olmanın temelini oluşturur.
Samimi olmayan her şey bitmeye mahkumdur!
Vicdanı olan ve içinde insanlık barındıran insanlarla karşılaşmak ümidi
ile…