6 Eylül 2020 Pazar

Korkak Adımlar ve Kadınlar

Uzun zamandan bu yana korkuyorum… Korkmak bana yakışan bir yaşam tarzı değil aslında ama korkuyorum; mücadeleci ruhumdan eser yok. Konuşmaktan, sokaktan tek başıma dolanmaktan, orman içinde uzun yürüyüşler yapmaktan, yazı yazmaktan,  otobüse, metroya, metrobüse  ve hatta taksiye binmekten korkuyorum. Kalabalıklardan korkuyorum, ıssız yerlerde kendini bilmez birinin tacizine uğramaktan. Beni asıl korkutan ise başıma herhangi kötü bir şey geldiğinde arkamdan söylenecek o pis, kötü niyetli insanların, hiç annesi, ablası, kız kardeşi, kız çocuğu olmamış gibi konuşan, kendini savunan erkek egemen bir toplumun dayatmalarından korkuyorum. Irkçılık  denilen şey işte tam da burada başlıyor. “O da oraya gitmeseydi!” demekle “Pis zenciler yaşamayı hak etmiyorsunuz!” demek arasında hiçbir fark yok benim gözümde.

Yaşam içerisinde hep bir yetişme hali, yarım nefesle ve koşar adım varmak gideceğin yere, yaşadığımız dört duvara güveniyoruz sadece, vardığımız dört duvarın da güvenilir olması ayrı bir şans.

Hayat içerisinde yaşamaya çalışan, gezinen huzursuz ruhlarız.

Bugün de bir kadın olarak başıma bir şey gelmedi çok şükür diyerek yaşamaya devam ediyoruz. Yaşı ne olursa olsun tüm kadınların adımları korkak…

Doğamız ve bünyemizin bize kazandırdığı gereklilikler, naifliğimize rağmen sindiriliyoruz. Ben lisedeyken böyle değildim ya da hatırlamıyorum böyleydim de çok kavrayamamıştım olanları bilmiyorum.

Şimdi manşet manşet kadınların şiddet, taciz, öldürülme haberlerine denk geliyorum. Altında tüyler ürperten insan yorumlarını, vicdanını satmış avukatların savunmalarını okuyorum. Sonra o kadının ailesini, sevdiklerini düşünüyorum. Gözlerimi kapatıyorum, yutkunamıyorum!

Ülkemin dışında yaşanan başka bir olay ile gözlerimi açıyorum. Londra’da bir kadının etek altı fotoğraflarını çekenlere, üç yıl hapis cezası verildi. Suçluların isimleri kamuya açık cinsel sabıkalılar listesine yazıldı. Kenar mahallede oturan lise öğrencisi genç kızın gece yarısı evine dönerken aydınlık caddeden gitmek yerine iki ev arasındaki kestirme loş parktan evine giderken; karanlık içerisinden çıkan, bir anda korkudan çığlık atan kızın sesine karşılık yakalanan saldırgana  istinaden İngiliz yargıcın verdiği karar “yedi yıl yedi gün hapis”… Muhabirler kıza dokunmamıştı bile neden bu kadar diye sorgular. Yargıç hukuk tarihine geçecek bir yanıt verir:

“Genç kıza saldırma teşebbüsünün cezası yedi gün. Yedi yıl, İngiliz kızlarının gece yarısı loş ve boş parklarda dolaşma özgürlüğüne saldırının cezasıdır”

Özgürlük bunu derken bizim yaşadıklarımı ise içler acısı. Bizim için ne büyük hala değil mi?

Bizde yaşanan olaylara baktığında otobüste herkesin ortasında sadece kıyafetiniz nedeniyle tekmelenebilirsiniz, ya da egolu bir kişinin tanışma teklifine hayır dediğiniz için hastanelik olabilirsiniz, güvenli sanarak çalıştığın bir işte bir gün hakkını vermediklerini görerek hakkını aradığında rehin alınabilirsin…

Daha niceleri…

Erkek olmak bunları yapmayı gerektirir.

Peki ya kadın olmak!

Kadınların yüzünün gülmesini istemeyen, kahkaha atması çok  görülen, erkek arkadaşı olduğu için namussuz olarak nitelendirilen, alkol aldığı için ya da geç saatte dışarıda olduğu için rahat olduğunu savunan insanların yaşadığı bir ülke haline geldik.

Durum ne olursa olsun bir kadının öldürülmesine ya da tecavüze uğramasına sebep midir bunlar?

Kadınların attığı kahkaha, içtiği şarap, çıktığı saat bile içimize dert oluyor artık.

Ulemanın kurallarına uymadığında başına gelen her şey kadınların hakkı!

Oysa kadınlar mutlu iken gülümser, gülümsedikçe güzelleşir, kahkaha atar ve kahkaha attıkça ısınır içiniz.

Ailemizden birinin kahkaha atmasına neler vermeyiz?

İslam tarihindeki saptırmaların en acımasızları kadınlar ve kadın hakları ile ilgili olanlardır. Benim inandığım din cenneti annelerin ayaklarının altına sererken; annelere, bir annenin kızına ve geleceğin annelerine böyle bir zulüm yapmaz.

 

Çocukken her düştüğünüzde yaralarınızı üfleyen kadınları hiçe saydınız, mutsuz ettiniz ve bu mutsuz kadınları sokaklara döktünüz.

Ve biz mutsuz olursak bu koca ülke çekilmez hale gelir hiç düşünmediniz!