11 Haziran 2019 Salı

Aldanmak ve Aldatılmak üzerine


"Aldatan aldanır" demiş Konfiçyus. İnsan sarrafı olan kişileri aldatmaya çalışmak, ancak deneyeni rezil eder. Aldatılmamak için biraz şüpheci olmak lazımdır aslında. İnsanlara en az kendim kadar güvendiğimden çok aldatıldım ben. Hak etmeyenlerin de başına gelebilir aldanmak. Aslında, an her şeye hazır olamamanın sonucu ve geriye dönüşün olmayacağı bir andır, aldanmak.

''Aldatılmış insan yoktur, güvenmiş insan vardır.'' diye bir söz duymuştum; kime, ne kadar güveneceğinizi kestirebilirseniz eğer bir problem de yaşamazsınız aslında. Ama bunun çok zordur, özellikle de günümüzde. Kimi zamanda kendine aldanmak değil midir, aldatılmak. Bazen de, güven duygusunu sarsan, insanı kendinden alan bir nevi tokat, bir şamar oluverir aldatılmak.


Aldatma kavramı, algılandığı zaman, müthiş bir hayal kırıklığı ile birlikte yalanlar içinde olduğunun farkına varmadır. Görünüşe kapılarak yanlış bir yargıya varmaktır aldanmak ve aldatan aslında ilk aldatılandır!


Yalana inanmak, kandırılmak ile aynı anlama gelmez mi? Söyledikleriyle sizi kandıran biri vardır ve söylediklerine inanırsınız yani aldanırsınız. Güvendiğiniz ya da güvenmeyi istediğiniz kişi tarafından aldığınız yanlış ya da eksik bilgi yüzünden, olayı onun istediği gibi görme durumu değil midir aldatılmak.


O kadar can acıtıcıdır ki aldatılmak, ancak bu ne ilk kez sizin başına gelmiştir, ne de siz aldatılanların sonuncususunuzdur. "Bu bir tecrübe kazancıdır" diye düşünür belki de ve kalbindeki öfke ile yoluna devam eder. Aldatılmak aslında karşınızdakinin kendisini aldatmasıdır, aldanmasıdır. Sizi aptal yerine koymaya kalkan kişi, aslında verdiğiniz sonsuz değeri algılayacak durumda değildir ki. İşte o zaman her şey 'aldatmak'tan çıkar, her şey 'aldanmak' oluverir.


Kendimden yola çıktığımda; çok güvendim ben insanlara... Onları mutlu etmek için maddi manevi her şeyimi verdim ve değer gördükçe de vermeye de hazırdım. Ama hak etmediğim şeyler yaşadım. Hak etmediğim şekilde ihanete uğradım. Ben yüreği kocaman, iyi niyetli, kendi kadar başkalarını düşünen birini tanıdım, ona değer verdim, onun ince düşüncesini sevdim. Ne aşk bekledim ne de sevgili olalım dedim kimseye; benim için değerli olan hep yaşananlar oldu. Kısa sürede ruhların birleşmesi kadar değerli bir şey yoktu aslında. Onun için yaşadıklarıma hiçbir sınır koymadan yaşadım, bu bağ kaybedilmemeliydi. Bugün değilse yarın, yarın değilse bu ay, bu yıl gelecek güzel günleri hayal ederek ve duygulardan korkmayarak adım attım. Ama karşımdaki korktu, güçlü olmamdan korktu, kendinden kokrtu ve beni hiçe saydı. Hayatlarımızda çok güzel yerlere dokunduğumuzu sanmıştım ben. Paylaştığın ve yaptığın onca şeye karşılık "Senin farkın yok" denilerek yapılanlar ve yaşadıklarım ağırdı. "Biz'li" planlar yapıp, yanımda bir tek sen ol gerisi önemli değil deyip,  sen bana iyilik yaptın ben sana kötülük mü yapayım deyip alacaklarını aldıktan sonra minnet duygusunu geçtim insan yerine konulmamak kırıcıydı. Değerim yoktu çünkü, o an sıkıntılara destek olmuştum, aydınlık günleri gördüğünde hiçe sayıldım. Çünkü kafası rahatlamıştı, çevresine bakıp beni uzaklaştırdı. Elini uzattığında elinin içini öpen birinin tepkisi ve benimle hiçbir şey paylaşmak istememesi kırdı beni. Verilen değer bana değil benim vereceğim desteğeydi ve ben o desteği verdiğimde her şey değişti. Biz birlikte güzel hayat planları yaparken geleceğimi garantilemek değildi niyetim. Yaşanan her an ve her şey çok değerli, bunun için hayatin getirdiği güzellikleri yaşayarak tadını çıkartmaktı niyetim. Bir şeyler oluyordu kendimi geri çektim diyerek korkaklık yapacak şekilde değil, sınırlar koymadan, mutluysak ve yaşanacaksa yaşayarak, hayatır olmamali deyip kırarak yaşanmamalıydı. İnsanların yaşıyla, diniyle, diliyle ilgilenmedim hicbir zaman; yaşadıklarım önemliydi sadece ve bu anlayışla yaşadım. Maddesel bir beklentim olmadı hiç kimseden aynı anlayışla yaklaştım ama ban aynı şekilde bakılmadı. İnsanları kırmamayı amaç edindim kendime ama insanlar hiç düşünmeden kırdı beni. Hayat verdiklerime karşılık adil olmadı bana. İnsanlar için yapılan iyilikler, paylaşılan onca güzel şey, kurulan hayaller hiçbirinin anlamı olmuyor değerin olmadığında, kendi ihtiyacı ve kendi güzel günleri için bir araç olduğunda. Ağır şekilde yaralandım ama yaptığını anlayan dahi olmadı. Aksine suçlu yine ben oldum, ben yanlış anlamıştım. Kimse kendine dönüp bakmadı, kaçtı herkes duygusundan ve ben yanlış anlamış, hata yapmış kişi olarak ortada kaldım. Bir başıma...

Ben insanların hayatında ihtiyaçlarını gidermek için vardım gördüm. İnsanların maskeleri düştü; beklemediğim şekilde yalanlarına tanık oldum. İnsanların isteklerini karşılıyor isem hayatlarında vardım, istekleri alındıktan sonra aldatıldım. En ağırıma giden durum bu, ben verdiğim değere karşılık bunları hak etmemiştim. Değer verirken ve biraz olsun değerim vardır diye düşünürken o kadar aciz bir konuma düşürüldüm ki. Yaşadığım onca şeyin ayaklar altına alındığını gördüm. Sevmeyi öğrettiğim insanların ilk tekme attıkları kişi ben oldum. Normal şekilde tekme atmalarını kaldırabilecek gücüm vardı aslında ama bana yapılan döndüğümde bıçağı sırtıma saplayarak, yara içinde tekmeyle yerle bir etmekti. Her şeyi çok değer verdiğimden yaşadım bunu biliyorum. Hak etmiş miydim diye sorup durdum kendime... Hak etmiştim demek ki... Çok kötü şekilde aldandım...


En üzücü olanı da, o kadar zaman boyunca kendinizi aldattığınızı yeni fark etmenizdir. Aslında karşıdaki insan değildir ki suçlu. Kendi gerçeğini onunla yaşayan siz, en büyük ihaneti kendinize yapmışsınızdır, ta en başından beri ve kendinizi aldatmışsınızdır çok zamandır. Zordur ve insan ne kadar çabalarsa çabalasın, iyi şeyler düşünmesi mümkün değildir. Her zaman beterin beteri vardır diye düşünür sonra. Üzülür insan, mutlaka üzülür. Taş değildir ki bu kalp ve gerçekten güvendiyse karsısındakine, orta yerinden kırılıverir. Bütün vücudunu acıya ve sızıya boğar. Ama zamandır en iyi ilaç. Her şey geçer, yaralar sarılır. Güneş yeniden sizin için doğmaya başlar ve ne olursa olsun yaşamak güzeldir belki de.


Her ne kadar arabesk olsa da, ölenle ölünmez demiş eskiler. İnsan ölümleri yaşar, ölüp gidenlerin acısına bile alışır ve hayat yine devam eder.

Selametle deyip, uğurlamaktan başka seçenek var mıdır ki?