19 Haziran 2018 Salı

Kendinizi Bulun!

Eski sevgilinizi değil, kendinizi geri getirmeye bakın! Hayat bugünde var olur. Geçmiş çoktan geçmiştir ve gelecek yarındır. Bugün ise buradadır ve tek gerçektir. Değerli vaktinizi kontrol edemediğiniz şeyleri değiştirmeye çalışarak boşa harcamayın. Kendi mutlu benliğinizi bulun. Sevdiğiniz insanlarla görüşün, sevdiğiniz şeyleri yapın. Hiç öyle hissetmeseniz de içinizdeki acı sonunda geçecek. Ve tekrar nefes almaya başlayacaksınız. Unutmayın, her seferinde sadece bir gün sonra yepyeni bir gün daha… 
Ve nihayetinde tekrar zevkle soluyacağınız bir hayat var önünüzde!

Oyunlar oynayarak yaratacağınız aşkı birkaç ay, en fazla bir sene elinizde tutabilirsiniz. Vaktiniz bir seneyi çöpe atacak kadar değersiz mi? O zaman oyunlara değil gerçeklere odaklanın. Nasıl mı başaracaksınız? Okumaya devam edin o zaman!

Mutluluğu dışarıda aramayın. Mutluluk içinizden gelir. Kendiniz olun, tek gerçek sizsiniz. Gerçek kendinizin farkına varın. Zihninizi gerçekten özgür bırakıp kendinizi gerçekleştirdiğinizde bir başkası olmadan da mutlu olabildiğinizi göreceksiniz ve enerjiniz genişleyecek. İnsanlara çekici gelen, “iyi görünüyorsun” dedirten işte etrafa yaydığınız bu mutluluk ve kendiniz olma halinizdir. Ama unutmayın, başkalarını kendinize çekmek için değil, kendiniz için mutlu olun! Sonra kendinize sizin gibi kendi kendine mutlu olabilmiş bir başkasını bulun ve beraberken toplam mutluluğunuzun nasıl arttığını görün. İşte gerçek aşk adayı budur!

Aşık olmak, aşık olmayı istemekle, aşka olan inancınızla ilgilidir ve çoğu aşk bir yanılsamadır aslında. Önemli olan ortada aşk yokken de uyumlu olacağınız ve içtenlikle seveceğiniz bir insan bulup kendinizi ona aşık olduğunuza inandırmaktır. Bunu karşılıklı olarak yapmayı başarabilirseniz, çok uzun süren mutlu bir beraberliğiniz olabilir.

Gerçek aşk, ancak her şeyin çok doğal olduğu ortamda yeşerebilir. Doğal olun. Kendi doğal halinizin en iyisi olun. ...mış gibi yapmayın. (seviyormuş gibi, özlüyormuş gibi, gitmeyecekmiş gibi, değer veriyormuş gibi) Sürdüremeyeceğiniz oyunlara girmeyin. Oyunlarla kendinize bağladığınızı düşündüğünüz insanlar ansızın hayatınızdan çıkarlar. Ayrıca oyun oynadığınız sürece gerçek aşkın tadını alamazsınız. Aşk oyunları, eğer illa oynanacaksa, aşk için değil, aşk oyunu adına oynanmalıdır. Ve arkasından gerçek bir aşk beklenmemelidir! Yaşayıp gördüm, çok değer verirken oyuna gelmiştim çünkü karşımdakinin amacı sadece duygular ile oynayıp zaman geçirmekti.

Aşk yoklukta oluşur. Size bazı oyunlarla aşkı elde edeceğinizi vaat eden tüm taktikler aslında karşınızdakini bir şekilde psikolojik yokluğa sürüklemekten ibarettir. Bu açıdan aşk oyunlarının işe yarayacağını düşünebilirsiniz. Düşünmediğiniz nokta ise karşınızdakinin size değil, yarattığınız maskeye aşık olduğu veya aslında gerçekten aşık olmadığı gerçeğidir. Halbuki bu yokluğu oyunları bir kenara bırakıp kendiniz olarak da yaratabilirsiniz. Her insanın kendi alanına, kendi uğraşlarına odaklanmaya, üretmeye ve başarmaya ihtiyacı vardır. Kendiniz olmaktan vazgeçmezseniz, oyunlarınız olmadan da birbirinizi özlersiniz ve eğer doğru insanı seçmişseniz ona tekrar tekrar aşık olursunuz. Bunu karşılıklı olarak başarabilirseniz, işte gerçek aşk budur!

En son ne zaman iletişim kurdunuz? Bunun iletişim olduğuna emin misiniz? Dilin “tuzu uzatır mısın” demekte yeterli, soyut kavramları konuşmakta bazen yetersiz kaldığını hissettiniz mi hiç? Hele kavram konuşmak çok yanıltıcı olabilir. Aşk istiyorum dediğinizde, karşınızdaki acaba aşktan ne anlıyor? Onun için, örneğin “Huzur istiyorum” demeyin, huzurdan ne anladığınızı anlatın. Aradığınız duyguları kelimelere dökün. Veya dökmeyin, hissettiğinizde işte ben bunu istiyorum deyin. Kalem bazen kılıçtan keskindir, doğru. Yine de yılmayın, sonuna kadar iletişim kurun. Gizem yaratarak karşınızdakinin size kapılması sizce gerçek aşk mı? Bırakın gizemi, kaçıp kovalanmayı, kendiniz olun, iletişim kurun, ne istediğinizi anlatın, karşınızdakinin ne istediğini anlayın. Ve eğer istekleriniz birbirini tutmuyorsa hiç düşünmeden yolunuza devam edin. İnsanlar değişmez. En azından birisi için değişmez. Çoğu zaman insanların özü aynı kalır. Ve etrafa uyum sağlayacakları kadar değişirler. Karşınızdakini olduğu gibi kabul edin ve onun da sizi kendiniz gibi kabul etmesini bekleyin. Sıkılmayın. Sıkılmaktan korkmayın. Sıkılmak da hayatın bir parçası. Beraber sıkılmayı da göze alın. Siz kendiniz olduğunuz sürece zaten mutlu olacaksınız. Unutmayın, sizin içinizden mutsuzluk geliyorsa karşınızdaki sizi hiçbir zaman mutlu edemez. İki insan olarak ayrı ayrı mutlu olun. Beraber çok daha mutlu olun. Hayatın iniş çıkışlarında birbirinizin elinden tutun. Herkes her zaman mutlu olamaz. İlk mutsuzlukta birbirinizden sıkılmayın. İyi günde kötü günde derken, iyi günden çok kötü günü düşünerek söz verin. Tutamayacaksanız hiç söz vermeyin. Siz kendi içinizde ne kadar mutlu iseniz, kötü günlerde karşınızdakinin o kadar çok yanında olursunuz. Ve bunlar karşılıklıdır. İlişkinin güzelliği de zaten buradadır.

Beklediğim ve istediğim gerçek "Aşk" a...



7 Haziran 2018 Perşembe

Güçlü Kadınlar

Hiçbir kız çocuğu güçlü kadın olmak için doğmaz bu hayata… Hepsi masum hayaller kuran, şımarık bir prenses olarak gelirler. Kaderdir onları, cadı, fettan ya da güçlü kadın yapan…
Tutulmamış sözler, yaşanamamış mutluluklar, çaresiz hastalıklar, ölümler ve ayrılıklar daha çok güç vermiştir onlara! Güçlü kadın her ihtimalde yaşanmışlıkları düşünmez,  onlar yaşanmışlıklar sayesinde güçlüdür zaten. Boyun eğmez,  her zaman ve her yerde ben buradayım diyebilir…
Ve bence her zaman mutlu olmayı hak ederler, hani en alımlısından mutluluğu…

Ya erkekler;  sadece kaslarıyla ve sözleriyle güçlüler...
Ama hiçbir zaman acı çekmiş, annesini babasını kaybetmiş, söz verilip tutulmamış, birçok felaket yaşayıp yılmamış bir Kadın kadar güçlü olamazlar hiçbir zaman…

Güçlü kadın,  herkes gibi hatta herkesten çok acı çeker. Öyle sanıldığı gibi duygusuz değildir. güçlü kadının her gün kuşanması gereken bir zırhı vardır; dışarıdan görünen dik baş, geniş ve sağlam omuzlar, sürekli gülümseyen bir surat! Ama o zırhın altında zırhından da ağır bir yorgunluk taşır. Ağladığını, incindiğini, üzüldüğünü çevresine göstermeden, kendisine
acındırmadan yaşar. Acılarını, sıkıntılarını, ayrılıklarını içinde yaşayan kadındır güçlü kadın.

Canı çok yanar,evde kendi başına kalkıp çorba yapamayacak derecede hasta olabilir, tüm dünyayı karşısına alabilecek kadar aşık da olabilir… Ya sonra mı? Sonra terk edilir hem de sebep yokken.  Karşısındaki güçlü olduğunu anladığı için; her şeyi hissettirmesine karşılık erkek gücü olmadığını söyler…  O an durup düşünürsün evet sen güçlü biri değilsin o güçlü kadın seni dokuz ay karnında taşıyıp bu dünyaya getiren anne diye haykırmak gelir içinden…

Oturup günlerce, gecelerce ağlayabilir. Tek farkı gözyaşlarını sadece kendisi görsün ister. Çünkü güçlüdür o istemez kimse onu ağlarken, üzülürken görsün o böyle alışmış hayata tek başına kalmaya...

Ayağa kalkan, üstünü başını düzeltip, yaralarına pansuman yapan ve hayatına kaldığı yerden
devam edendir güçlü kadın. Yaşadığı ne kadar kötü, olumsuz ve yıpratıcı olursa olsun ayakta durmayı başarabilen, hayata karşı duruşu olan kadındır güçlü kadın. Bu dengeyi bozacak hiçbir şeyi hayatında istemez buna karşılık ne istediğini bilen kadındır. Zaman ve enerjisini doğru yerde, doğru kişilerle harcamayı seçen, vazgeçmesi gerektiğinde çok zor olsa da bunu başarabilen kadındır.

Çünkü güçlü kadınlar terk ediliyor, sevilmiyorlar. Güçlü kadınlar güçlü olabilmeyi kendileri seçmemiş, güçlü olmak zorunda bırakılmış kadınlardır bence.

Peki, olayın bilimsel boyutunu biliyor musunuz? İnsan vücudu en fazla 45 del(birim) acıya dayanabilir. Doğum anında bir anne 57 del (birim) kadar acı çeker. Bu aynı zamanda 20 kemiğin kırılmasına eş değerdir. Yani kadın yaradılışı gereği güçlüdür ama ne kadar güçlü olursa olsun bir erkeğin onu koruması bambaşka bir olaydır…

Ataerkil toplumlarda yetişmiş, öz güven sorunu olan erkekler, güçlü kadınları sevmez!..
Bunun altına milyonlarca sebep sıralanabilir…

Dönüp bakıyorum kendi hayatıma ve çevremdekilere;  çok insan tanıdım. Bir kaçını çok sevdim, hayatımın baş köşesine oturttum. Çok değer verdim, çok emek verdim, kaybetmemek adına çok uğraştım ama başaramadım. Her bitişte, her gidişte mantıklı bir sebep bekledim ama hepsinde de yuvarlak cümleler duydum. Hiçbiri de “şu nedenle bitti” şeklinde mantıklı bir açıklama yapamadı bana. Biri yaptığı hataya karşılık haklı olduğumu anladığı ve söylediği halde “iki tarafı da teraziye koydum şu anda bir taraf ağır basıyor” demişti. Hangi taraf olduğunu sormuştum.  Benim tarafım olduğunu ama bana yaşattıklarına karşılık benim kendisine çok iyi biri olduğumu ve benden af dileyemeyeceğini söylemişti. O an içimde fırtınalar koptu, yüreğim çok yaralanmıştı ama güçlüydüm karşısında ağlamadım bile. Veda edip ayrıldım. Diğeri için ortada sorun dahi yokken çok çaba sarf ettim. Ben hep emek verendim, bir şey olduğunda benim de bir kabahatim vardır diye hep alttan aldım. Yanlış anlaşılmalar yaşanmaması için hep açıkladım, hep hissettiklerimi anlattım, her şeyi açıklamaya çalıştım, değerli olduğunu her dakika hissettirmeye çalıştım ama yine başaramamışım. Sebep yoktu, sorduğumda mantıklı açıklama dahi yoktu, hiç olmadı. “Değerli olduğumu hissettirdin ama benim bir ilişki yaşamaya gücüm yok” dendi. Çok sürmedi bu cümleden sonra…. Bir ay sonrasında yeni bir ilişki yaşamaya başlamıştı ve gözlerimle gördüğümde yıkıldım. Canım öyle yandı ki anlatamadım kimseye. Üzüldüğümü, bu şekilde öğrenmemem gerektiğini söylediğimde yine kötü olan ben oldum. Arkamı döndüm artık, her dakika daha çok uzaklaştım ve uzaklaşıyorum ondan. Yaptıklarıma karşılık bunu kendisi başardı.

İlki hayatına benden sonra kimseyi almayı başaramadı ya da istemedi bilmiyorum, ikincisinin hayatına aldığı kadınla kendimi karşılaştırmıyorum dahi. Ben güçlüydüm ama ona yönetebileceği, çok yorum yapmayan, fikir beyan etmeyen, kendi özgürlüğü olmayan, hayatını birinin hakimiyeti altında sürdürebilecek, gel deyince gelecek git deyince gidecek, kendi kurallarına göre yönetebileceği biri gerekliymiş onu gördüm…  Ben özgürlükse özgürlük, aşk ise aşkı, saygı ise saygıyı sonuna kadar yan yana yaşamak için varım ve olacağım bu dünyada...

Özetle; güçlü kadınlar korkak erkekler nedeniyle yalnızdır!...