6 Kasım 2009 Cuma

Söz Kalmayınca

Bazen anlamlı bir bakış, bazen hüzünlü bir dalış bazen de ansız bir gülümsemeyle başlar susarak konuşmak. Aynı anda aynı sözcükler uçuşurken dudak kenarında birden susuvermek. Anlatılacak onca şey varken…
‘Aşktan yana çok yorgunum’ dedi kadın.
Gülümseyerek ‘ben de’ dedi ve sustu adam.
İlk susuşları böyle başladı işte kadınla adamın…
Oysa tanıştıkları gün dudağıma kocaman bir karanfil kondu bu gece, demişti adam. Kadının dudağına konan kocaman öteki karanfilden habersiz… Çünkü; benim de, diyememişti kadın.
Söz bitmişti!
Sonra adam ‘ay değiyor yüzüne farkında mısın?’ diye sordu mısralarında kadına… Kadın cevap veremedi ‘farkındayım’ bile diyemedi.
Sustular…
Baharı müjdeleyen bir akşamüstünün ılık esintisiyle yan yana yürüdüler uzun uzun…Yol boyunca karıştıkları kalabalığı izlediler. Sessizliklerini bölemeyen kalabalığı…Bankta oturup ağlayan kadını aynı anda fark ettiler mesela ve aynı anda gülümseyerek yine sustular.
Susmak, belki de kalplerin hiç durmadan konuşmasıydı…
Susmak, belki de adı konmamış bir aşktı…