25 Aralık 2010 Cumartesi

Duyuru!

Yazık bize!... Hangi arada bu kadar kirletildik? Ne oldu da yabancılaştık birbirimize? Fantastik filmlerdeki robot yaşamlara dönüştürülen benliklerimizde duygu kalmadı. Hepimiz birer sanal kukla olduk. Karşı komşuyu tanımazken paylaşım sitelerinde kabaran arkadaş listemizle gurur duyan zavallılar olduk. Unuttuk unutturulan kendimizi. Hayatımızı parmaklarımızın ucuna bağladık, tıklaya tıklaya yaşıyoruz. Nankörlük yapmak istemiyorum ama ben eski " bizi " arıyorum. Merak ettiğimiz arkadaşımızın sesini duymadan rahat etmeyen içimizi arıyorum. Aranılmak, anımsanmak güzel tabii. Ancak asıl güzellik bunu sanal platformdan realiteye çekmek. Birini sormak için bilgisayarını açmasını beklemeden kapısına gitmeli. Uzaktaysa telefonunu çevirmeli. Ne diyeyim, yeni arkadaşlık anlayışımızın vay haline...

İtiraf ediyorum; çok sıkıldım kendimden. Sahtekar tavırlarımdan en çok da. Kanlı canlı yaşıyorken "görünmez" pelerinimle insanlardan kaçıyor olmamdan nefret ediyorum. En çok da mutsuzluğuma çare bulmak istemeyişimden ürküyorum. Hiç aklıma gelmeyen olumsuzlukların tamamı beynimi oyuyor şu sıralar. Lanet olası bir hastalık sebep oldu tüm bunlara. Adını duymak yetti altüst olmama. Sessiz sedasız bir yolculuk hazırlığı başladı iç dünyamda. Her gün günlük tutuyorum. İçimden geldiği gibi yazıyorum. Denetimsiz, olabildiğince açık haykırıyorum. Tabii saklıyorum şimdilik. Tuhaftır; yazarken başa dönüp okuyorum giden birinin mektuplarını okur gibi. Hem tuhaf hem de komik galiba. Hani kendi yazdı, kendi oynadı hesabı benimki. Yabancı gözlerle okuyup geriye dönüyorum. Geri, aslında tam da şu an. Karışık oldu değil mi? Biliyorum. Zaten kendim de çok anlamış değilim durumu. Yormayın kendinizi. Anlaşılmaz hallerdeyim.

İşin aslı hiç de yazmak niyetinde değildim fakat öyle çok ileti birikti ki en iyisi buradan " iyiyim" demek gerektiğini düşündüm. Nasılsa buradan takip ediliyorum!

Kalın sağlıcakla..